yesil devrim 1

Yeşil Devrim

Yeşil Devrim
Yeşil Devrim

Yeşil devrim; Özellikle gelişmemiş ülkelerdeki hızlı nüfus artışı, bu ülkelerde beslenme konusunda büyük sorunlar yaratmaktadır. Afrika, Asya ve Güney Amerika’da gelişmemiş yoksul ülkelerde nüfusun büyük bir kısmı açlıkla karşı karşıyadır. Bundan ötürüdür ki, ilgili bilim adamları tarımda verimi artırmak için çaba harcamaktadırlar.

Bu bilim adamlarından Amerikalı Prof. Borlaug’un yetiştirmiş olduğu Meksika buğday çeşidindeki başarısı “Yeşil Devrim” olarak tanımlanmıştır. Bundan sonra da melezleme ile daha elverişli çeşitler bulunmuştur. Ancak yapılan araştırmalarda, araştırma enstitüleriyle deneme istasyonlarında alınan sonuçları her zaman genelleştirmenin doğru olmayacağı bir gerçektir.

Bu başarıların araştırma kurumlarının sınırlarını aşarak köylünün yararlanacağı biçimde onlara aktarılması ve fakat onların araç ve koşullarıyla her zaman güvenceli bir ürün almalarının sağlanması başlıca gözetilecek noktadır. Aşağıdaki yazı bunu anlatmak istemekte ve köylüden birçok şeyin öğrenileceği üzerinde durmaktadır.

Prof. Dr. Norman E. Borlaug 1970 yılında Nobel Ödülü’nü aldığı zaman, yaşamının bu büyük başarısı büyük başlıklarla “Yeşil Devrim” olarak yorumlanmıştı. Ama Borlaug’un kendisi bu bakımdan bazı düzeltmelere gerek görmüştü. Ona göre bu zamana kadar birçok yeşil devrimler olmuştu. Bunlardan birincisini ve en büyüğünü de kadınlar yapmıştı.

Şöyle ki, erkeklerin avlandıkları avlar azalınca kadınlar 10.000 – 12.000 yıl önce Mezopotamya’nın doğu taraflarında, yani Irak ve İran’ın dağ yamaçlarında bitki yetiştirmeye başlamışlardı. Bunu da gübreleme, yabani otların yakılması, insan kas kuvveti yerine hayvan çeki kuvvetinden yararlanma, ekim nöbeti (Münavebe), katılımın değerlendirilmesi, kimyasal maddelerin gübre olarak kullanılması ve zararlılarla savaş gibi birçok devrimler izlemiştir.

Bütün bunlar Borlaug’un onlarca yıl buğday üzerinde çalışıp da “normal” buğdaydan alınan verimden 8 kat daha fazla ürün veren buğday çeşidini buluşundan çok önce olmuştu. Borlaug’un bulduğu bu “Yüksek verimli buğday” (High Yielding Varities = HYV) çeşitleri “Mucize buğday” olarak tanımlanmıştır ki, bunlarla üçüncü dünyadaki açlık yenilmiş olacaktı, ama bu mucize buğdaylar açlığı yenemedi.

Şu hâlde esefle söyleyelim ki mucize yoktur. Gelişmekte olan ülkelerde bu yüksek verimli buğday çeşitlerinin ekildiği alanlar sürekli olarak genişlemekte ve aynı zamanda hektara alınan ürün de yalnız en zengin ve ileri çiftçiler tarafından ve en verimli topraklara değil de daha fakir topraklara bu yüksek verimli buğdaylar ekildiği süreden beri alınan ürün ortalaması düşmektedir.

Prof. Dr. Norman E. Borlaug’un Yeşil Devrim Hakkındaki Görüşleri

Yeşil Devrim - Prof. Dr. Norman E. Borlaug'un Yeşil Devrim Hakkındaki Görüşleri
Yeşil Devrim – Prof. Dr. Norman E. Borlaug’un Yeşil Devrim Hakkındaki Görüşleri

Ama yeni umutlar belirmekte, yeni bir yeşil devrim başlamaktadır. Bunu da Mexico City’nin kuzey tarafında 70 kilometre uzaklıkta El Batan’daki dünyaca tanınmış ve Borlaug’un yönettiği “Uluslararası Buğday İyileştirme Araştırma Merkezi”’nde çalışan Dr. Federico Kocher şöyle anlatmaktadır:

“Şimdiki halde burada tek İsviçreli olarak ve mısır üzerinde araştırmaların yönetici sıfatıyla çalıştığım 3 yıldan beri konu tam 180 derece tersine dönmüş bulunmaktadır. Bu süre içinde birçok “gerçekler” öğrenilmiştir. Örneğin yüksek verimli buğdayların en çok edildiği Hindistan’da verim, bugün bu ülkede “normal” buğday ekiminde alınan ortalama üründen %25-%50 kadar fazladır, ama buna karşılık deneme istasyonlarında %600 fazla ürün alınmaktadır. Mısırda da bu durum buna benziyor.

Şöyle ki; yüksek verimli mısır çeşitlerinin ekildiği, gelişmekte olan ülkelerde köylüler, alçak tropik kesimlerde hektara 0,7-1,7; yüksek kesimlerde ise hektara 1.5-2.0 ton ürün almaktadırlar. Buna karşılık tarım deneme istasyonlarında hekrata 3-6 ve hatta 6-10 ton ürün alınmaktadır.

Gelişmekte olan memleketlerdeki deneme istasyonlarında araştırmalar yapılmakta, büyük işler başarılmakta, binlerce deneyler sürdürülmekte ve sayısız bilimsel yayınlar yayımlanmaktadır. Ama bütün bunlar, her zaman olduğu gibi, yalnız deneme istasyonları için geçerlidir. Köylüler için ise bütün bunlar tümüyle bir değer sağlamaktan uzaktır. Bundan dolayı da hiç kimse bir gram daha fazla yiyecek kazanmış olmamaktadır. Gerçek de budur.”

Bunlar çıplak gerçeklerdir. Dr. Federico Kocher ile görüşmemizde bu gerçekler konuşmamızın özünü oluşturmaktadır. Bu bilince varmanın sonucu nedir? El Batan’daki Milletlerarası Araştırma Merkezinde bu araştırmalara son mu vermelidir? Dr. Kocher devam ediyor:

“Kuşkusuz araştırmaları ve iyi tohum elde etme çabalarını sürdüreceğiz. Bu yüksek verimli buğday ve mısır çeşitlerinin elde edilmesi bugün olduğu kadar yarın da açlığa karşı savaşın temel koşuludur. Yeni mısır çeşitleri de Prof. Borlaug’un yüksek verimli buğday çeşitleri gibi yalnız başına bir mucize etkisi sağlayamaz. Bu mucize ancak bir program paketi içinde ve elverişli koşullarda sağlanabilir.

Gerçekten El Batan Araştırma Merkezi Meksika’daki 7 deneme istasyonunda, her zaman kendini gösteren mantar ve zararlıların neden olduğu hastalıklara karşı dayanıklı olan, nemli ya da kuru topraklarda gelişebilen, kısa güneşli kesimlerde büyümesini tamamlayıp erken olgunlaşan kısa boylu bodur, dolayısıyla yatmayan ve yılda 2 ürün alınmasını sağlayan çeşitler yetiştirmektedir.

Bu çeşitler her türlü kesikli, geniş ve yüksek kesimlerde yetişip gelişmekte olan çeşitlerdir. Bu istasyonlarda ekmeklik buğdaylardan yılda yaklaşık 9.000 melezleme yapılmakta olup bunlardan ancak %1 kadarı hastalıklara karşı dayanıklı ve ekolojik koşullarda varlıklarını koruyabilmektedir. El Batan’da dünyanın en büyük Gen Bankası bulunmakta olup 13.000’den fazla deneme tohumu 0 derecede saklanmaktadır.

Hatalı Yaklaşımlar

Yeşil Devrim - Hatalı Yaklaşımlar
Yeşil Devrim – Hatalı Yaklaşımlar

Bunların da spesifik tarım özellikleri bilgisayarlarda depo edilmiş bulunmaktadır ve kesin olarak belli kalıtım özellikleri olan bu tohumlar, belki ileride yararlanılır düşüncesiyle saklandığı gibi böylece bu tohumlar aynı zamanda yok olmaktan da kurtarılmış olmaktadırlar. El Batan’daki Milletlerarası Buğday ve Mısır Çeşitleri İyileştirme Merkezi böylece yetiştirme çalışmalarını sürdürmektedir. Fakat bu merkez yalnız bu çalışmalarla da yetinmemektedir”. Dr. Kocher şöyle devam ediyor:

“Biz iki büyük yanlışlık yaptık” diye itiraf ediyor: “Bu büyük yanlışlıklardan birincisinde, biz köylüleri cahil, geri kalmış ve küçük gördük. Biz birer misyoner çabası içinde köylülere bunu yap, şunu yap ve biz daha iyi biliriz dedik. Örneğin meyilli olan tarlalarına mısır eken ve bu tarlaları çok yüzden süren ya da giç sürmeyen Meksika Hindularına traktör kullanmaları söylendi. Ama bunun sonucunda yağan ilk yağmular bu tarlaların bütün verimli topraklarını sürükleyip götürdü.

Bu köylülere pahalı yapay gübre kullanmaları söylendi. Ama bunun sonucunda da alabildiğine yabani otlar gelişti, ama mısır değil. Bu köylülere zararlı otları yok etmek için ilaç satıldı, sonradan görüldü ki hasattan sonra tarlada bırakılan mısır sapları kadar yabani otlar da tropik yağmurların etkisiyle humusun sürüklenmesini önlemektedir.”

“Kısacası biz köylülere bir ‘Tavsiye paketi’ vermiş oluyorduk ki, bu pakette de köylüye; Yüksek verimli tohum, artı yapay gübre, artı zararlılarla savaş maddeleri, artı planlı sulama, artı ekim yöntemi, artı, artı ve bir sürü artı bulunuyordu. Yine dedik ki işte senin yapacağın bunlar. Ama bunlar gerçek dışı olduğu gibi ekonomik ve psikolojik değildi. O cahil köylü hiç de cahil değildir. Egemen olan koşullar altında onun ekim yöntemi çok kez en iyi olanıdır.

Her ne kadar ektiği tohum en verimli bir tohum olmasa dahi, hiç olmazsa verim güvencesini veren bir tohumdur ve öyle bir tohumdur ki, yüzyıllar boyunca seçime uğradığı bir tohum ve dayanıklı bir özellik kazanmıştır. Kısacası bizler köylülerden öğrenmeliyiz, tersi değil.”

İş Birliği

İş Birliği
İş Birliği

Dr. Kocher ikinci büyük yanlışlığı da birincisinde olduğu gibi bütün açıklığıyla şöyle anlatıyor: “Biz bilim adamları her zaman çalışmalarımızı hep “Rekor” ürün almak yönünde sonuçlandırmak istiyoruz. Rekor ürün ise ancak deneme istasyonlarında sağlanabilir. Gelişmekte olan ülkelerin gereksinmeleri için ise sorun her zaman ülke ortalaması ürünü almaktır. Daha iyi bir tarım teknolojisine ve bu teknolojiyi köylünün tarlasına götürecek en büyük engel ise deneme istasyonlarını çevreleyen “Çit” dir ki, bu da köylü ile olan bağlantı ve anlaşma noksanlığıdır. Bunun anlaşılması ile yeni bir yeşil devrimin canlanması sağlanmış olacaktır.”

Bunun pratikte anlamı nedir? Dr. Kocher şöyle diyor: “Ziraat mühendisi ve bilim adamları tarlaya çıkmalı ve köylü ile ellerini kirletmelidirler. Bu da kuşkusuz kültür devrimi ile değil” ve yine devam ediyor: “gelişmekte olan ülkelerin mısır yetiştirilmesi ile görevli ziraat mühendisleri bu görevleri sırasında güçlüklerle karşılaşmaktadırlar. Bu ülkelerin bazılarında okur-yazar kimselerin ve hele daha kültürlü kimselerin pratik çalışması, halk gözünde aşağılık bir iş sayılmaktadır. Onlara demelidir ki, köylülerle omuz omuza çalışmak da bir bilimsel araştırmadır.

Şu hâlde ilkin köylüye bir hafta süre ile kendi yöntemleriyle ve kendi ilkel araçlarıyla mısır ekimine yardımcı olmalıyız. 3-4 hafta sonra gelip bitkilerin durumu incelenmeli ve ne gibi güçlüklerin bulunduğunu araştırırız, böylece de onlarla çalışmış oluruz.

Bu sayede hiçbir üniversitede öğretilmeyen şeyleri öğrenmiş oluruz. Aynı zamanda bu gençlere köylülerden öğrenmelerini öğretmiş oluruz ki sonraları bunları kendi ülkelerinde uygulanmış olurlar. Bu genç bilim adamları ülkelerinde idareci ve uygulayıcı olarak yüksek mevkilere geldiklerinde, tarım politikası artık konuya yabancı idareci ve politikacıları tarafından yürütülmemiş olur.

Aynı zamanda böylece bir durum da kendini göstermiş olur. İşinde yardımcı olduğumuz köylüde bize karşı bir güven sağlamış oluruz. Artık ona şu ve bu önlem paketinden değil, seçeneklerden söz ederiz. Ona yüksek verimli tohum, artı ve şu ve artı bu değil, daha az yabani ot, tohumlarını biraz seyrek ekmesini, biraz gübre, başka bir mısır çeşidi ekmesini söyleriz ama bütün tarlaları için değil.

Böylece köylü her şeyini kaybetmiş olmaz ve bütün bunların doğru olduğu bakımından onu ikna etmeye çalışırız. Ama ona mutlaka rekor ürün alması öğüdünü vermeyiz.” “Gelişmiş ülkelerde mısır verimi hektara ortalama bir tondur. Eğer biz hektara 1.5 ve hatta 2 ton ürün alınmasını sağlamış olursak, gelecek üç, dört yıl için sorun çözülmüş demektir. Kronik açlık çeken bir bölgede yalnız %50 fazla bir ürün almanın ne anlam taşıdığını göz önünde tutmalıyız. Bu süre içinde köylü biraz yapay gübre satın alma gücünü kazanmış ya da tarlasını daha iyi sulamak olanağını sağlayacak kadar para biriktirmiş, bu sayede de daha fazla ürün almayı başarmış olacaktır.

Bu da bir kelime ile yeni bir yeşil devrim oluşturmuş olur.”

Dr. Kocher, Prof. Borlaug’un başarılarını hiçbir zaman küçük görmemektedir. Borlaug’un başarısı sayesinde Meksika, Hindistan ve Pakistan’da buğday ve mısırda verimi yükseltmek olanağını sağlamıştır. Bununla birlikte Borlaug kendi başarılarını büyük başlıklarla “Yeşil Devrim” olarak kamuoyuna sunulmasını gazetecilerin işi olduğunu söylemekte ve başarısını da ancak “Doğru yöne yöneltme” olarak tanımlamaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ayrıca Okuyabilecekleriniz

Muğla Yatağan Nöbetçi Eczane!

İlgili yazılar: Aydın Buharkent Nöbetçi Eczane! Aydın Karpuzlu Nöbetçi Eczane! Aydın Pamuk…